Mustafa TOMBULOĞLU
(Yörtürk Kültür ve Sanat Dergisi/Kasım-Aralık 2009)
ABD’nin, Irak’tan 2011’e kadar kademeli olarak ayrılması öngörülüyor. Planlamaya göre, 2010 Ağustosu’na kadar Irak’taki 120 bin Amerikan askerinden 70 bini, 2011’in sonunda ise tamamı çekilecek. Irak Ulusal Meclisi’nde, 08 Kasım’da Yeni Seçim Yasası kabul edildi. Buna göre, genel seçimlerin 18 Ocak 2010 tarihinde yapılması bekleniyor. Ancak, genel seçimlerin sonucu ABD’nin ayrılış planlarını yeniden şekillendirebilir. Çünkü, Afganistan ve Irak’ta başarısızlığa uğrayan ABD, Irak’tan ayrılırken bölgenin hakimiyetini İran’a bırakmak istemiyor. ABD, askeri üsleri ile bölgede kalmaya devam edecektir. Asıl amaç, siyasi varlığın etkin bir biçimde sürdürülmesidir.
Bölgede, Sünni gruplarla Kürtler arasında gittikçe artan hizipleşme ve Sünni Arap tabanında Kürtlere yönelik olarak oluşan tepki, hem ABD’yi hem de Kürtleri kaygılandırıyor. Bunun farkına varan Kuzey Irak Kürtleri şimdi, Türkiye’ye sığınılacak liman gözüyle bakıyor. KDP Lideri Mesut Barzani’nin, son dönemde yaptığı açıklamalarda sürekli Türkmenlerle işbirliğine işaret etmesi boşuna değildir. Eğer Kürtler, Kerkük’te tercih yapmak zorunda kalırsa, Araplardan ziyade Türkmenleri tercih edecekmiş gibi görünüyor. Unutulmamalıdır ki Kürtler, Baas rejiminin baskıları yüzünden Türkmenlerle ortak bir kaderi paylaşmaktadır. Buna karşın KDP ve KYB, yıllarca Türkmen tabela partileriyle diyalog kurmuştur. Bu durum, ne yazık ki günümüzde onarılması zor siyasi yaralar açmıştır.
Kuzey Irak’taki yönetim, diğer taraftan, Araplara karşı kendilerini güvende hissetmek amacıyla Misyonerlik ve Yahudilik faaliyetlerine göz yumuyor. Bu faaliyetleri tehdit unsuru olarak gören bölgedeki İslami tandanslı partiler, tepkisiz kaldığı için bölgesel yönetimi eleştiriyor. Bu nedenle, bölge halkının bilinçlenmesini sağlayıcı sosyal etkinlikler ve küçük çaplı konferanslar düzenliyorlar. Irak Kürdistanı İslami Cemaati Genel Sekreteri Ali Bapir’in açıklamasına göre, MOSSAD ve CIA, Kuzey Irak’ta Hıristiyan Misyoner faaliyetlerin yaygınlaşması için özel bütçeler ayırmış. Evangelist bir misyoner kuruluşu olan ADS İnstitution, bölgede Kürtçe İncil dağıtıyor. Bapir, “hükümetin açık dille biz Müslüman’ız, dinimiz İslam ve bununla iftihar ediyoruz demesi gerekir” diyor.
Gelişmeler, KDP-KYB’nin Kerkük stratejisini de etkilemiştir. Son dönemde, Kürt gruplarca “Kerkük Sorunu”, yer altı zenginliklerinden ziyade sınırların güvenliğinin tesisi ve Irak’ın güneyine açılan bir geçiş noktası olarak algılanmaya başlamıştır. Artık, Kerkük’e yönelik bakış açısında petrol, tek başına belirleyici bir neden olmaktan çıkmıştır. Ancak bu noktada, İsrail’in Kerkük konusunu Türkiye’ye karşı bir koz olarak tutma isteği gözden kaçırılmamalıdır. Kürt gruplar, Kerkük üzerindeki emellerini gerçekleştirme konusunda İsrail’den aldıkları destekle umutlanabilir. Nitekim, Kerkük’teki seçimlerin, Kürtlerin büyük oranda Kerkük’ün demografik yapısını değiştirmiş oldukları 2009 yılı seçmen listelerine göre yapılması konusunda ısrarcı olmalarının nedeni de budur.
KDP-KYB tarafından, Kürt bölgesinde ikamet eden Kerkük nüfusuna kayıtlı Kürtlerin, gıda karneleri kayıtlarına bağlı kalmaksızın Kerkük’te oy kullanması yönünde bir çalışma başlatılmıştır. İlk etapta Süleymaniye’de ikamet eden Kerkük nüfusuna kayıtlı 500 ailenin oy kullanacağı ifade ediliyor. Ayrıca, Kerkük şehir merkezinin muhtelif yerlerine “Kerkük’e özel statü verilmesinin kabul edilmeyeceği” hususlarını içeren pankartlar asılmıştır. Bu arada, başkanlığını Nevşirvan Mustafa’nın yaptığı Goran (Değişim) Listesi’ni zayıflatmak için Kürt ailelere maddi yardımın yanında bazı vaatlerde bulunulduğu belirtiliyor. Kerkük’te, Türkmenlere yönelik saldırgan davranışlar da yaşanıyor. Türkmen ve Arap gençleri, yasadışı şekilde gözaltına alınarak, yakınlarına bilgi verilmeksizin Kerkük dışına götürülüyor. Bu nedenle Türkmenler, her an Kürtler tarafından rahatsız edilecekleri duygusu içindeler. Yapılan şikayetlerden ise, bir sonuç alınamıyor.
Bu tür uygulamaların, Irak’taki siyasi süreci tehlikeli bir aşamaya getireceği bilinmelidir. Seçim Yasası görüşmelerinde, “Kerkük’ün sadece Kerküklüleri değil, tüm Iraklıları ilgilendirdiği” mesajına yapılan vurgu önemsenmelidir. Kendilerine yapılan her teklifi reddeden Kürtler, Araplar gibi Iraklı olduklarını unutmamalıdır. Çünkü, Kerkük’ün statüsü, Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda son derece önemlidir. Kerkük’ün idaresinde, tek bir gruba yetki verilmesi ve tarafların uzlaşı zeminini bozmaları halinde, Irak’ta sonuçları hoş olmayan gelişmelere neden olabilir..