Mustafa TOMBULOĞLU
(Yörtürk Kültür ve Sanat Dergisi/Ocak-Şubat 2010)
İran’da, Haziran 2009’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından başlayan iç siyasi karmaşa giderek derinleşiyor. Muhalif kesim artık, sadece Ahmedinejad yönetiminin meşruiyetini değil, Dini Lider Hamaney’in tutumunu ve sahip olduğu yetkileri de sorguluyor. Basında yer alan haberlere göre yönetim, giderek artış gösteren sokak eylemlerinin arkasında, uluslararası alanda faaliyet gösteren 60 kurum ve kuruluşun bulunduğunu düşünüyor. Bu nedenle, siyasi ve sosyal olaylarda toplumu yönlendirdiği ifade edilen çeşitli kuruluşlar ile ilgili olarak bir liste hazırlandığı ifade ediliyor. Yetkililer, İslam Cumhuriyeti’ne karşı psikolojik savaş yürüttüğü belirtilen bu kuruluşlar ile devlet görevlilerinin ve halkın irtibat kurmamasını istiyor.
Çoğunluğu ABD ve İngiltere’de faaliyet gösteren söz konusu kurum ve kuruluşlar arasında; Uluslararası İnsan Hakları İzleme Komitesi, Açık Toplum Enstitüsü, Woodrow Wilson Vakfı, Özgürlük Evi, Ulusal Demokrasi Fonu (National Endowment For Democracy/NED), Ulusal Demokrasi Enstitüsü (National Democratic Institue/NDI), Ulusal Cumhuriyetçiler Enstitüsü (National Republician Institue/NRI), Doğu Avrupa İçin Demokrasi Kurumu (IDEE), Doğu Avrupa Demokrasi Merkezi (EEDC), Ford Vakfı, Rockefeller Vakfı, Stanford Üniversitesi, Wilton Park, Smith Richardson Vakfı, ABD Ulusal Savunma Üniversitesi, Yeni Amerika Vakfı bulunuyor.
ABD Kongresi tarafından, Kasım 2009’da, “İran’daki insan hakları ihlallerinin kamuoyuna duyurulması ve önlenmesi” amacıyla, ABD Yönetimi’nin kullanımına 55 Milyon Dolar ödenek tahsis edildiği şeklinde, basına yansıyan haberler de gözden kaçmıyor. Konuyla ilgili olarak İran istihbaratı tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, psikolojik savaş yürüten çok sayıda yerli ve uluslararası kuruluşun belirlendiği ifade ediliyor. Bunların arasında Farsça yayın yapan Amerikanın Sesi (VOA), BBC, Halkın Mücahitleri Örgütü, Saltanat/Şah Yanlıları, Pars ve Kanal 1 isimli Farsça televizyon kanalları, Radyo Farda, Radyo Zamane ve İsrail’den yayın yapan bazı radyo kanalları bulunuyor.
Bir süre önce CIA’nın eski mensuplarından Robert Bear; Bush Yönetiminin, İran’ın rejimini değiştirmek amacıyla, ülkede iç savaş çıkmasını amaçladığını öne sürmüş ve “Washington Yönetimi, Cundullah’ı İran konusunda istihbarat toplamak ve ülkede Şii-Sünni çatışması yaratmak amacıyla kullanmıştır” demişti. Dini Rehber Hamaney’in askeri ilişkiler danışmanı Tümgeneral Seyid Yahya Rahim Safavi de, “CIA ve bazı komşu ülke istihbarat örgütlerinin Cundullah gibi rejim muhalifi örgütleri desteklediklerini, silah ve eğitim sağladıklarını” söylemişti. Bilindiği gibi son olarak, 18 Ekim 2009 tarihinde, Sistan Belucistan Eyaleti’nde DMO komutanları ile Şii ve Sünni aşiret reisleri arasında düzenlenen toplantının bitmesini müteakip meydana gelen terör saldırısında üst düzey DMO komutanları hayatını kaybetti.
Gelişmeler karşısında, yönetim, internet üzerinden faaliyet gösteren muhalif basın-yayın kuruluşlarına karşı yeni tedbirleri uygulamaya koydu. Bu çerçevede, Nirui İntizami Komutanlığı ve Sipah-ı Pasdaran bünyesinde bilgisayar ve internet suçlarıyla mücadele konusunda faaliyet gösterecek özel birimler oluşturuldu. Ayrıca, internet suçlarına muhalefet edenlere ağır cezalar öngören bir dizi karar alındı. Bilgisayar Suçlarını Tespit Komisyonu Çalışma Grubu Sekreteri Abdussamed Hurremabadi, “internet üzerinden faaliyet gösteren kanun dışı gruplarla Devrim Mahkemeleri vasıtasıyla mücadele etme kararında olduklarını” söyledi.
Son dönemde İran’da yaşanan olaylar, İngiliz Guardian Gazetesi’nde yayınlanan bir makalede, İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından bu yana yaşanan en ciddi kriz olarak tanımlanıyor. Ancak, mevcut durumu “1979 Devrimi”ne benzetmenin abartılı olacağına da dikkat çekiliyor. Aynı yazıda, en iyi İran uzmanlarının bile bu aşamada sağlıklı bir değerlendirme yapmasının mümkün olmadığı ve İran’da yedi aydır devam eden krizin, ABD ve Avrupa’nın, bu ülkeye yönelik stratejilerini ve hedeflerini yeniden ayarlamaları ihtiyacını ortaya çıkarttığı ifade ediliyor.