Mustafa TOMBULOĞLU
Yörtürk Kültür ve Sanat Dergisi (Kasım – Aralık 2011)
Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarı sona erdi. Diktatör Kaddafi, memleketi Sirte’de öldü. Devrik liderin kanlar içindeki fotoğrafları, tıpkı Saddam Hüseyin gibi, yazılı ve görsel basının baş sayfalarında yer aldı.
2011 yılının başından bu yana diktatörlerin hazin sonlarına tanık olduk, olmaya da devam edeceğiz. Mısır’ın devrik lideri Hüsnü Mübarek ve oğullarının demir parmaklıklar arkasındaki görüntüsü hafızalardan silinmiş değil. Suriye’deki şiddet de hala devam ediyor. Beşar Esad, iktidarı bırakması konusunda yapılan uluslararası çağrılara rağmen halkına silah doğrultmaya devam ediyor. Artık, Beşar Esad’ın da sonunun Kaddafi gibi olacağını düşünerek bir an önce yönetimi bırakması gerekiyor. Ancak Esad hala gerçekleri görmekten kaçınmakta, maruz kalacağı sonuçları idrak edememektedir. Diktatör rejimler, her ne kadar kendilerini güçlü hissetseler de eninde sonunda devrilmeye mahkûmdur.
Kaddafi’nin ölümüyle Libya siyasetinin önü daha çok açılmıştır. Ancak, Libya’da gücün paylaşımı konusundaki belirsizlik hala sürmektedir. İşte asıl zorluk bundan sonra başlayacaktır. Zira, demokratik normları kısa sürede, sağlam temeller üzerine oturtmak büyük bir uğraş ve sorumluluk gerektirmektedir. Libya için en iyisi, hükümet kurma ve yeniden yapılanma aşamasında, “ülkeyi oluşturan tüm kesimlere, halkın nezdinde sahip oldukları güç ve etkinlik oranında temsil hakkı verilmesidir”. Bu sürece, Kaddafi yanlılarının da dahil edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, taraflar arasında doğacak bir çatışma, ülkenin toprak bütünlüğünü, ekonomik refahı ve son altı aydaki kazanımları tehlikeye sokacaktır.
Libya’da Ulusal Geçiş Konseyi’nin Yürütme Kurulu Başkanı Mahmud Cibril, tüm kesimlere “uzlaşı” mesajı vererek doğru olanı yapmıştır. Bu mesajlara, Kaddafi yanlılarına yönelik saldırılardan uzak durulması da dahildir. Ancak, Kaddafi’nin cesedinin sokaklarda dolaştırılması uzlaşı çabalarına tezat oluşturmaktadır.
Libya, zengin petrol yataklarına sahip, Afrika standartlarına göre zengin bir ülkedir. Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarı, bu zenginliklerin halka adil bir şekilde paylaşımını engellemiştir. Libya’nın zenginlikleri tüm Libya halkına aittir. Artık, başta Fransa ve İngiltere olmak üzere, sömürgeci geçmişleri olan bu güçlerin Libya’yı kendi haline bırakmasının zamanı gelmiştir.
Türkiye, dost ve kardeş Libya halkını bu zor günlerinde kucaklamış, kucaklamaya da devam edecektir. Çatışmaların başladığı ilk günden bu yana, Libyalı yaralılar Türkiye’ye getirilerek tedavi ettirilmiş, tüm ihtiyaçları karşılanmıştır. Türkiye, başından beri Libya halkının meşru talepleri karşısında, “anayasal demokrasiye geçişi sağlayacak gerekli şartların oluşturulmasını ve Libya’nın toprak birliği ve egemenliğinin korunmasını” arzu ettiğini her ortamda dile getirmiştir. Bu zorlu geçiş sürecinde de Libya’ya gerekli desteği vermeye devam edecektir. Zira, Libya halkı da Türkiye’nin bu dileklerinde samimi olduğunu bilmektedir.
Kaddafi’nin ölümü, Hüsnü Mübarek ve Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesi ile Arap dünyasındaki alışılagelmiş siyasi yapı tamamen değişecektir. Demokrasi, adalet ve ekonomik refah için yola çıkan halkların bu fırsatı iyi değerlendirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde, baharın ardından kötü bir kışın yaşanması kaçınılmazdır.