(Yörtürk Dergisi, Temmuz 1996 sayısından)
Atamız Mete Kağan’ dan beri devlet tuğuna gönül vermişiz. Kimi devlet mührüne, kimi zaman Kayı… Söğüt’ te ulu çınarın fidanını diken biz idik! Bin atlıyla dev gibi orduları yendik… Dün “fermana uyup” Konya’ dan, Isparta’dan, Bursa’ dan, Çukurova’ dan göç ettik Rumeli’ye… ” Şenlendirdik” evlad-ı fatihan diyarlarını. Toroslar’ ın kekik kokulu mis kokulu havasını taşıdık; Deliorman’a , Üsküp’ e tüm Balkanlara…
Biz Türk’ün öncüsüyüz; güvencesiyiz…Ve bir gün geldi, hürce dolaştığımız Anadolu’ ya düşman ayağı bastı. Her birimiz ” Yörük Ali” olduk, ” Kuvay-ı Milliye ” ile Kemal Paşa buyruğunda dünyayı dar ettik düşmana. Gün oldu yavaş yavaş çadırlarımızı dürdük şehirli, kasabalı olduk. Ama unutmadık keklik öten, kekik kokan yaylarımızı. Bugün, masa başında memur, amir olan fabrikada tezgah başında bulunan her Yörük Türkmen çocuğunun gönlünde, efil, efil esen kekik kokulu o yayla rüzgarının güzelliği var. Çadırlarımızı dürdük demiştim… Evet, köylere yerleştik. O köylerin pek çoğu yoksulluğun doruğunda yaşıyor buğün… Devlet kuran Yörük Türkmenim buğün Toroslar’ da açlığıyla perişanlığıyla haber oluyor televizyonlara. Ve yeter artı dedik…Türk olmanın gurur ve şuuruyla Yörük Türkmenlerin birliğine dirliğine çalışacak bir vakıf ile çıktık ortaya! Bir avuç öncünün kurduğu vakıf ile günlük siyasete bulaşmadan, herkesi kucaklamayı hedef aldık. Çağrımız yayla kokusu alanlara . Çağrımız, birliğe beraberliğe…Ne mezhep tartışması, ne parti ayrılığı… Hiçbir şey bizi bizden etmesin! Dün, nasıl ki atalarımız yayla zamanı aileler arası örnek bir yardımlaşmayla harekete geçmişse, bugün de bizler aynı ruh ile birlik olalım. Vakfımıza destek verelim.Allah’ın izniyle vakfımızın bugüne kadar yayın organı olan YÖRTÜRK dergisi iki ayda bir sizlere ulaşarak vakfımızın çalışmalarını sizlere duyurmakta üyelerimiz arasında iletişim sağlamakta idi. Allah’ a şükürler olsun ki artık çağın teknolojisinden istifade ederek” www.yörtürkvakfi.com.tr” isimli web sayfamızdan 24 saat dünyanın her yerinden haberleşebileceğimiz bir sayfamız vardır. Bu hareketimiz çağın algılayacağı bir ” yayla göçü”… Bu göç kervanına katılmak , hepimizin boynuna borç olsun!
Mustafa TOMBULOĞLU – Vakıf Genel Başkanı
7- Yörtürk Vakfı başarılı üniversite öğrencilerine burs vermektedir. 2. sınıfa bütünlemeye kalmadan geçen dar gelirli ailelere mensup gençlerimize her yıl artarak devam eden bursun veriliş şekli ve şartları oluşturulan tüzük hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilmektedir.
8- YörTürk Vakfı, Üniversite eğitimi boyunca Yör-Türk’ ten burs alan gençleri yurt dışında master ve Doktora eğitimi yaptıracaktır.(Yörtürk Dergisi Ağustos 1996 sayısı)9-YÖRTÜRK VAKFI- ŞİİR (Yörtürk Dergisi Ekim 1996 sayısından alınmıştır)Yörüklerin sesi, kulağı ve gözü Van’dan Edirne’ ye, Mersin’ den Sinop’a Öğreneceğiz, soyumuzu ve kültürümüzü Adım adım yürüyerek varacağız hedefe Resimlerle dergilerde tanıtacağız kendimizi Kurduk vakfımızı, yaylada kurultayla şölenle Türkiye duyacak yükselen sesimizi. Fatihalar okundu yedi ceddimize. Ümidi olacağız tüm insanlarımızın Isındık soğuklarda imanla, irfanla, ilimle,Rüyaları gerçek olacak göçenlerimizin Bekleyin geliyoruz fenle, bilimle…Kalkınacağız hep birlikte ümit dolu geleceğe.
10- YÖRTÜRK VAKFI’ na bir mesaj.(Yörtürk Dergisi Ekim 1996 sayısından)” Bültenimiz, evet bültenimiz diyorum çünkü bizim sesimiz olacağa benziyor. Artık bizim insanımızın da birlik ve beraberliği temin edecekleri ortaya çıktığını görüyorum. Bülteninizde beni en çok heyecanlandıran Sümer ŞENOL’ un şiiri oldu. Yörüklük günlerimizdeki göçüp konmamızı hatırladım. Hayatım gözümün önünden şöyle bir geçti. Ve içimde bir burukluk ve üzüntüye de sebep oldu. Çünkü o zamanlardaki kardeşlik, bereket ve bolluğun şimdi olmadığını gördüm.
Kara çadırımız küçük ama gönlümüz ve umudumuz büyüktü…
Yerleşik hayata geçince özgürlüğümüze gem vuruldu.
İsteriz ki ayrı düşmüş ve birbirini görmeyen yüzbinlerce insanı bir araya getirecek toplantılar tertip edersiniz. Allah gayretinizi artırsın.” Mustafa ÇATAL- Çayırbaşı Köyü- Yunak/KONYA
11- BİRİZ, BERABERİZ…(Yörtürk Dergisi Aralık 1996 sayısından)
Hepimiz biriz ve beraberiz… Bu sözüm, Türklüğünün şuurundaki herkesedir. Evet bu köşede aylardır ifade ediyoruz: Bu devlet, bu bayrak, bu vatan bizim. Ve hemen eklemek istiyorum: Bunu söylemek yetmez. Biz birbirimizle kenetlenmez isek, ne devlet kalır ortada, ne de vatan… Osmanlı’nın hatasına düşmemeliyiz. Devlette hakim unsur olan Türklerin ve Türk Dilinin hor görüldüğü bir anlayış Bizans’ın fethinden sonra, zaman içinde, amacın öyle olmamasına rağmen sessiz sedasız yerleştiğine tanık olduk tarihte…Bin bir çileyle kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti bir kültür devletidir. O kültür, Türk kültürüdür. Ve Yörükler Türk kültürünün arı duru kaynağıdır. İşte bunu bütün cihana anlatmalıyız….
I- FAALİYETLERİMİZ
1-YÖRTÜRK Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi, Temmuz 1996 tarihinden beridir 2 ayda bir olmak üzere yayınlanmaktadır. Bütün Vakıf şubelerimizden ve Yeşil Irmak Sokak 4/5 Demirtepe/ANKARA adresindeki Genel Merkezimizden temin edilebilir.
2- 13-14 Mayıs 2000 tarihleri arasında Tarsus Kültür Merkezi’ nde; T.C. Kültür Bakanlığı Halk Kültürleri Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve YÖRÜK TÜRKMEN Vakfı işbirliği ile RUMELİ’ de ve ANADOLU’ da YÖRÜKLER ve TÜRKMENLER SEMPOZYUMU
3- Anadolu’ da ve Rumeli’de YÖRÜKLER VE TÜRKMENLER Sempozyumu bildirileri kitabı
4- III-ŞİİR KÖŞESİ
12- YÖRÜK BEYLERİ-(Yörtürk Dergisi Aralık 1996 sayısından)
“Yörü” dedi ak sakallı Bey dedem,
Yörü oğul sen yörü ki bu memleket şenlensin.
Sen durdukça inan rahat edemem,
Yörü oğul mezarımda kemiklerim dinlensin.
Yörü oğul şimdi birlik zamanı,
Toplansın yörüklerin tamamı,
Yaptıkların Bey dedene reva mı?
Yörü oğul mezarımda kemiklerim dinl
Yörü oğul Toroslar’dan oğlak güden kız gelsin.
Ağam, dayım, ecem, cicem tez gelsin.
Bu ülkeye yeni baştan hız gelsin.
Yörü oğul mezarımda kemiklerim dinlensin.
Nedir benim asılardır durgunluktan çektiğim
Bu ürün mü Altay’larda Toroslar’a ektiğim,
Dün gibiydi bu toprağa bu tohumu diktiğim,
Yörü oğul mezarımda kemiklerim dinlensin.
Yörü oğul, yörümezsen bu memleket şenlenmez,
Senin sözün hiçbir zaman dinlenmez,
Asırlardır çile çeken bu insanlar ünlenmez,
Yörü oğul, mezarımda kemiklerim dinlensin.
Nuh METE-Öğretmen
13- ONLAR YİĞİTLİĞİN HAYRANI…
BAŞI DUMANLI DAĞLARIN, ACIMASIZ BOZKIRLARIN, MİS KOKULU YAYLALARIN ÇOCUKLARI ONLAR… YÖRÜKLER, TERTEMİZ YAŞAYIŞLARINI KARAKTERLERİNE NAKŞEDEN İNSANLAR. ONLAR ERDEM İÇİN CAN VERİRLER.
14- YÖRÜK YAYLASINDA AŞIKLARIN ATIŞMASI
Sene doksan altı Temmuz ayında Bitmeyen gelenek yaşanan töre
Yörüklerin özü vardı yaylada Üçbin yıldan beri vermemiş fire
Hepsi aynı kökten kayı boyundan Sevgisi işlenmiş tüm gönüllere
Oğlu vardı kızı vardı yaylada Mutluluğun tuzu vardı yaylada
Ta orta asyadan bu güne kadar Yaylanın düzünde kuzular otlar
Osmanlının izi vardı yaylada Soğuk su içinde karpuzlar çatlar
İhtiyarı genci vermiş el ele Kuralar çekildi yarıştı atlar
Destan destan yazı vardı yaylada Küheylanın tozu vardı yaylada.
Besmele çekildi divan açıldı Yörük Türkmen elbet yaylayı özler
Dualar okundu beyi seçildi Bahar aylarını dört gözle bekler
Bulgur pilav ile ayran içildi Gerçeği haykırdı söylenen sözler
Koyun vardı kuzu vardı yaylada Yiğitlerin sözü vardı yaylada.
Halılar kilimler serildi yere Bilmeyen bu lezzeti tadamaz
Konuklar oturdu yünlü mindere Yaylayı görenler köyü aramaz
Al bayrağı çektik mavi göndere Yıllar bozuk zamanında varamaz
Ay yıldızın bezi vardı yaylada Özlem vardı sızı vardı yaylada
Kırıkkale Eskişehir Ardışlı Dikkat ile baksan hangi taşına
Anamas’ da içlerinde çok güçlü Yörükler töresi çıkar karşına
Yörüklerin her yaptığı bilinçli Böyle güzel töre dostlar başına
Özgürlüğün közü vardı yaylada Gürkani’ nin hazzı vardı yaylada
Neşe huzur verir yayla akşamı Kazanoğlu çıktım yayla düzüne
İnsan tez unutur dert ile gamı Ben aşığım baharına yazına
Bildiri sundular ilim adamı Dilime geleni döktüm sazıma
Alimlerin tezi vardı yaylada Aşıkların sazı vardı yaylada
Gürkani’ nin hazzı vardı yaylada
Neşe huzur verir yayla akşamı Kazanoğlu çıktım yayla düzüne
İnsan tez unutur dert ile gamı Ben aşığım baharına yazına
Bildiri sundular ilim adamı Dilime geleni döktüm sazıma
Alimlerin tezi vardı yaylada Aşıkların sazı vardı yaylada
Yörük su başına kurar obayı İçine girince erdim sırrına
Herkes bu sevgiden almalı payı Baktım öğüt verir dede toruna
Kim sevmez ki soğuk sulu yaylayı Hepsi umut ile bakar yarına
Şehirlinin gözü vardı yaylada Geleceğe mazı vardı yaylada.
BİZ TÜRKMEN YÖRÜKLERİZ
Yayla yayla gezeriz. Dağ taş demez gezeriz.
Soğuk sular içeriz, Haram lokma yemeyiz,
Koyun kuzu besleriz. Dürüstlüğü severiz.
Biz Türkmen Yörükleriz. Biz Türkmen yörükleriz.
Kara çadırdır evimiz, Abdulhamit KÜÇÜKÖZDEMİR
Ovalardır köyümüz,
Türkiye’ mi severiz,
Biz Türkmen Yörükleriz.
YÖRÜK- TÜRKMEN LÜGATÇESİ
Yörük-Türkmen dersen Türklüğün özü
Arıca, duruca söyler her sözü
Ayrı tutar gece ile gündüzü
Gerçekten yanadır “GÜMAN’I” sevmez
Geçen yılı anlatırken “BILDIR” der
Barışa çağırır kini kaldır der.
Aşçıya “GÖMÇE” yi derin daldır der.
Alevine dargın dumanı sevmez.
Kaytarıp kaçmanın adı “ZILLIMAK”
Bir şeye, bir yere dalışsa “TUMMAK”
Avucu ve gözü kapatmak, “YUMMAK”
Diline yabancı zamanı sevmez.
Doğurmayan dişi hayvan “ARBAZ”dır.
Kenara çekilen tahta “PERVAZ” dır
Kuru soğuk denen hava “AYAZ”dır.
Yörük-Türkmen yanlış yazanı sevmez.
“OĞRUN” iç çevirmez, dobradan yana
“OŞUKÇULUK” edip, laf satmaz sana.
“MURDAR” demez asla “MUSMUL” olana
Murdarca iş yapan insanı sevmez.
Top top başak keser, yani, “GRIF”lar
Azığına baksan ” SIZGIT”, “SIKMAÇ”var
Yorulur “GERNEŞİR”, “DİNLENİR” kalkar
İş varken uyuyup kalanı sevmez.
Keten iç giysiyi “KÖYNEK” biliriz.
Sözünden cayanı “DÖNEK” biliriz.
Kim haktan yanaysa örnek biliriz.
Yörük Türkmen yalanı sevmez.
Kız gelinlik olur, oğlansa civan,
“PIRTILAR GÖRÜLÜR” şenlenir meydan.
Tutulur güreşler, ses gelir “TOY” dan
Namertle birlikte olanı sevmez.
İlkbahar deyince yaylaya göçer
Ateşin üstünde “KUŞENE”si var.
Alın teri ile pişeni sever.
Misafir ağırlar hal hatır sorar
İyilik yaparken ilanı sevmez.
“KOYURTMAÇ” kaşıklar, “TELEME” içer
Yörüktür atları rüzgarı biçer.
Kültürüne asi geleni sevmez.
İnsan kadri bilmezlerle işi yok.
Harama bulaşmış “TİKE” aşı yok.
Nankör “GORAŞ”ı yok, nankör eşi yok.
Gıybet edip yüze güleni sevmez.
Sıvasına “BİŞİRİK” der, “SİVEÇ” der.
“TANDIR” daki toprak kaba “GÜVEÇ” der.
Severim, sayarım yüzüm “GÜLEÇ” der.
Çünkü Yörük Türkmen talanı sevmez.
Ali DAL- Şair-Yazar-Araştırmacı