Mustafa TOMBULOĞLU
(Yörtürk Kültür ve Sanat Dergisi – Mayıs/Haziran 2004)
Bilmediklerimizle ilgili haberler, bilim adamları ve gizli servis eksperlerinin süzgecinden geçirildikten sonra basına sunuluyor. Böylece milyonlarca insan bir “son”un hikayesine inanıyor. “14 Aralık 2003” günü olduğu gibi…Bu tarihte, dünya kamuoyunun gündemini üç önemli haber oluşturmuştu. KKTC’de yapılan seçimler, Azerbaycan’ın tarihi lideri Haydar Aliyev’in ölümü ve Saddam Hüseyin’in yakalanması… Doğal olarak, akıllara bazı sorular takılmıştı. Aliyev’in ölümü ve Saddam’ın yakalanmasına ilişkin haberlerin, Kuzey Kıbrıs’ta seçimlerin yapıldığı gün açıklanması rastlantı mıydı? Hangisi gölgede bırakılmak istenmişti?
Öldüğüne dair yaygın söylentiler bulunan Aliyev, kalp rahatsızlığı nedeniyle ABD’de hastaneye yatmış ve aylarca halkın karsısına çıkmamıştı. Aliyev son altı ayını bir Amerikan hastanesinde geçirmiş olmakla birlikte, sadece yaşıyor olması bile rakip grupların meydan okumasını engelliyordu. Azeri muhalefetine göre, Aliyev’in ölümü 4 ay gizlenmişti. Ölüm haberi açıklandığında tarih “14 Aralık” ı gösteriyordu. Saddam’ın koalisyon güçlerinin eline geçmesi ise, günün merak uyandıran diğer bir haberi oldu. Çünkü, gelişmeler şüpheli bir durumun olduğunu gösteriyordu. Bölgedeki görgü tanıkları söz konusu yakalamanın 30 saat süren bir çatışmadan sonra gerçekleştirildiğini söylüyordu. Amerikalıların bu olayı, daha önce hazırladığı ve böylece bütün Arap ülkelerine ve İran’a bir mesaj verilmek istendiğini öne sürenler de vardı. İddialara göre; ABD askeri ve sivil yönetimi, psikolojik harekat planının bir parçası olarak Saddam Hüseyin’i uyuşturarak görüntülerini yayınladı. Tarih yine “14 Aralık”…. Kathimerini Gazetesi’nin 15 Nisan 2004 tarihli sayısında, “Irak ve Kıbrıs” başlığı ile yayımlanan bir yazıda: “ABD Başkanı Bush’un Irak’ta bir çok zorluklarla karşı karşıya bulunduğu sırada, küçük bir ada olan ve petrol yatakları bulunmayan Kıbrıs’ın kaderi için zaman harcaması nasıl yorumlanmalı?” diye sordu. Bu soru, Annan Planı ile ilgili referandumu içerse de, KKTC’de “14 Aralık 2003” tarihinde yapılan seçimlerin ABD’yi ilgilendirecek kadar önemli olduğu belliydi.
Şimdi, son dönemin rastlantılarına bakalım. Başbakan Erdoğan tarafından İsrail’in Filistin’deki uygulamalarının sert bir dille eleştirildiği ve de ülkemizde kullanılan dil ve lehçelerdeki yayınların hayata geçirildiği bir dönemde, terör eylemlerinin yeniden başlaması ne ifade ediyor? Üstelik, Türkiye’nin AB’den tam üyelik için müzakere tarihi almasının arifesinde.. Öte yandan Irak’ta, 30 Haziran’da yapılması öngörülen egemenlik devrinin öngörülenden iki gün önce gerçekleştirilmesi ve İstanbul’daki NATO Zirvesi’nde duyurulması bir başka rastlantı mı?…ABD tarafından atanan altı kişi arasında, yetkinin birinden alınıp ötekine verilmesiyle görev tamamlanıyor. Bu arada, devrik Irak lideri Saddam Hüseyin’in yeni Irak Yönetimi’ne teslim edileceği açıklanıyor. Artık, Irak’ta kaosun biteceğine inanmak mümkün mü?
Haziran’dan sonra işgal altındaki Irak ile bu çerçevede, ABD’nin Irak ve uluslararası politikası yeni bir dönüm noktasına girecek. Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin adayı George W. Bush’un siyasi geleceği açısından da önemli. Dolayısıyla, sözünü ettiğimiz rastlantıların, bu güne kadar Irak’ta eğitimi yayma ve yoksullukla mücadele konularında kayda değer bir adım atmayan Bush liderliğindeki yönetimin, iktidarını koruması konusunda işe yarayıp yaramadığını bekleyip göreceğiz…