İçeriğe geç

İSRAİL IRAK’A MI YERLEŞİYOR

    Mustafa TOMBULOĞLU
            (YÖRTÜRK Kültür ve sanat Dergisi- Ocak/Şubat 2004)

    El Riyad Gazetesi’nde 18 Şubat 2004 tarihinde yayınlanan ve güvenilir kaynaklara dayanılarak verilen bir haberde; İsrail’in, Saddam Hüseyin’in yönetimden düşürülmesinden bu yana, Irak’ın kuzeyinde, Suriye sınırından başlayarak doğuya doğru Tel’afar ve Musul’dan geçen ve İran sınırına kadar uzanan bölgede, iki yüz kilometre karelik bir arazi satın aldığı belirtiliyor. İsrail’in, Kuzey Irak’ta Musul’dan tarihi bir yol boyunca Suriye hududuna kadar uzanan önemli bir koridorda varlık gösterdiği ifade edilen söz konusu haberde; İsrail’in, kendine yakın yerel unsurlardan satın aldığı bu toprakların, Tel’afar kentinin yakınında yer alan Mahmur Kampı’na kadar uzandığı kaydediliyor. Tel’afar bölgesi, Türkiye’ye 80 km, Suriye’ye de 100 km uzaklıkta olan bir noktada bulunuyor ve bu bölge, Amerikalılar ve İsrail tarafından Kuzey Irak’ın stratejik bir noktası sayılıyor.

    İsrail’in bu bölgede geniş araziler satın aldıktan sonra, son günlerde bölgeye ulaşan Kürt Yahudilerden 150 kişilik bir grubu bölgeye yerleştirdiği ve belirli bir plan çerçevesinde, gelecek yıllarda 150 bin Kürt Yahudi’yi daha bölgeye yerleşimci olarak göndereceği öne sürülüyor. 1948 yılından önce Filistin’e gerçekleştirilen göçlerin bir benzerinin burada yaşandığı ve ABD’nin de bir yandan bölgedeki fakir ailelere, topraklarını İsraillilere satmaları yönünde baskı yaptığı, bu baskıların da “bölgenizde büyük fabrikalar ve çiftlikler kuracağız” vaadiyle fakir halkı satışa teşvik etmek suretiyle yapıldığı kaydediliyor. İsraillilerin bu arazileri, stratejik hedefleri doğrultusunda aldığına dikkat çekiliyor. Buna göre, İsrail, Kürdistan sınırını Musul il sınırlarına kadar uzatıp bu bölgeyi silahlı çatışmaların zemini yapmak; orada yasayan ırkları birbirine düşürüp güçsüz bırakmak ve bölgeyi kanlı çatışmalarla meşgul ederek, ileriki aşamalarda komşu devletlere -Suriye ve İran gibi- Amerika’yla birlikte yapacakları operasyonlar için hareket noktası ve üs olarak kullanmayı amaçlıyor. Bu arazi alımlarının Suriye’ye de baskı oluşturduğu, buradan hareketle, Suriye’deki Kürtleri de ayaklandırıp Kuzey Irak’ta düşünülen özerk Kürt oluşumunun sınırlarını genişletme amacının güdüldüğü, bir taraftan da, İranlı Kürtlerin, Irak Kürdistanı’na katılmaları yönünde kışkırtılarak, bu bölgeden ta Pakistan sınırına uzanma yollarının da arandığı ifade ediliyor.

    İsrail’in Irak’taki faaliyetleri bununla da sınırlı değil. El Riyad gazetesinde yayınlanan bir diğer haberde; Irak’ta koalisyon tarafından işletilen “Irakiye” adlı televizyon kanalının kontrolü de İsrail’in elinde. Bir Cuma hutbesinde konuşan, SCIRI mensuplarından Şeyh Sadrettin Kabancı, Irak Medya Şebekesi (Iraq Media Network/IMN) adlı kuruluşun Mossad’ın kontrolünde olduğunu iddia etti ve bunu belgelere dayanarak açıklayabilecek durumda olduklarını söyledi. IMN’ye bağlı olarak faaliyet gösteren Irakiye TV, 9 Nisan’da Bağdat’ın düşmesinden sonra koalisyon güçleri tarafından kurulmuştu. Birleşik Arap Emirlikleri Hükümeti’nin teknik altyapı ve malzeme desteğiyle kurulan kanal, Kasım 2003 içerisinde yayın hayatına başladı. Bağdat merkezli olarak faaliyet yürüten söz konusu kanal uydu üzerinden dijital yayın yapıyor.

    Bağımsız bir Kürt devleti arayışı içinde olan KDP ve KYB’nin İsrail’in hedeflerine hizmet etmesi Arap-İslam kamuoyunda çok büyük tepkiyle karşılanıyor. Diplomatik kaynaklar, bu bölgede İsrail’in kontrolü ele geçirmesinin, Türkiye’nin Irak’la yapacağı ticareti ve özellikle de yeni açılması planlanan Ovaköy sınır kapısından yapılacak ekonomik faaliyetleri olumsuz yönde etkileyeceğini öne sürüyorlar. Zira, Türkiye-Bağdat hattını daha da kısaltacağı bilinen bu kapıdan Irak içlerine giden karayolunun, İsraillilerin satın aldıkları bu arazilerden geçtiği vurgulanıyor. Ayrıca İsrail’in, Kerkük-Yumurtalık petrol hattını kontrol altına almayı da amaçlıyor. İsrail, bu hattın terörden ve sabotajlardan korunması bahanesinin de Türkiye’yi memnun edeceğini varsayıyor. Ama asıl hedef, bu hattın güvenlik maliyetleri açısından karlı olmadığını gösterip, Musul-Hayfa petrol boru hattını devreye sokmak. İsrail’e satılan bu arazilerin Kürtlere de ayrı bir getirisi var ki, Kürtlerce çizilen federasyon haritasındaki sınırlar, Dahuk’un 10 km güneyinden geçerken, şimdi bu sınır Tal’afar’ı da kapsayacak şekilde 50 km daha güneye sarkmış olacak. Aslında, İsrail’in Kürtlerle ilişkisi yeni değil. Zira, İsrail-KDP ilişkisi, 1963 yılında resmen başlamıştır. 1960’ların sonunda ve 1970’lerin başında, Kürt lider Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani ile yakın ilişkiler kurmuş olan İsrail’in, K.Irak’ta bir büro açtığı öne sürülüyor. Siyasi gözlemciler, İsrail’in bölgenin kontrolünü ele geçirmesi sonucunda, Musul’un kuzeyinden geçen Dicle Nehri’ne de hakim olacağını ve bu nehirden beslenen güneydeki Şiileri de bu yolla baskı altına alabileceğini ve stratejik olarak Şiileri kuşatabileceğini ileri sürüyorlar. Masum bir kaç toprak parçası satışı gibi gözüken ve küçümsenerek gözlerden kaçırılmak istenen bu planın, nelere yol açabileceğini düşünmek gerekiyor.

    Bir yanıt yazın