Mustafa TOMBULOĞLU
(Yörtürk Kültür ve Sanat Dergisi Mayıs/Haziran 2009)
İran’da, Cundullah Örgütü 28 Mayıs günü Zahidan kentinde bulunan Emir El-Mümin adlı Şii camisine bir saldırı düzenledi. Olayda, 25 kişi hayatını kaybederken, çok sayıda kişi de yaralandı. Olaydan sonra, Sünnilerin lider olarak kabul ettiği Cuma İmamı Mevlevi Abdülhamid saldırıyı kınadı. İran-Pakistan-Afganistan üçgeninde jeo-stratejik açıdan son derece önemli bir mevkide bulunan Zahidan saldırısı, sadece “intihar eylemi” olması nedeniyle bir ilk özelliği taşıyor. Zira Cundullah, bölgede daha önce de birçok silahlı eylem gerçekleştirdi. Eylemlerin, genellikle Sünni camiler ve din adamlarına yönelik saldırılar neticesinde ortaya çıkan gerilim ortamlarında yoğunlaşması dikkat çekiyor. Ancak, bu son eylemin hemen ardından İçişleri Bakanı Sadeg Mahsuli, “saldırının ardında İsrail ve ABD’nin olduğunu, teröristlerin Şii ya da Sünni olmadıklarını” açıkladı. Tahran Cuma İmamı Ayatullah Seyid Ahmed Hatami de Cuma vaazında, “Şii ve Sünniler arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan bu tip eylemlere karşı dikkatli olunması gerektiğini” ifade etti.
Görüldüğü gibi bölgesel oyuncular, mezhep ve etnik farklılıklar ekseninde uygulamaya koydukları politikaları ile Müslümanları birbirlerine kırdırmayı amaçlıyor. İşte bu politikalar, Irak’ta bir milyon insanı canından ederken, üç milyon insan da evini ve yurdunu terk etti. Irak genelinde, küçük yerleşim alanlarında dahi insanlar arasında Şii-Sünni hatları oluşturuldu. İki Müslüman kesim arasındaki güven duygusunun yok edilmesine çalışıldı. İslam toplumu için önemi olan Kurban Bayramı’nda Saddam’ın idam edilmesi de bir tesadüf değil. Olay, Şii-Sünni çatışmasını hızlandıracak şekilde tasarlandı. İdam ile ilgili bütün ayrıntılar bu kapsamda medyaya servis edildi. İran’da yaşanan son olaylar da bu senaryonun bir parçası. Görülüyor ki, Irak’ta mesafe alan ayrışma, şimdi Batı’nın istihbarat çalışmaları ile tüm İslam coğrafyasına yayılmaya çalışılıyor. Oyunun Afganistan ayağında Şii karşıtı grupları aktif hale getirme girişimleri var. Aynı şekilde Pakistan ayağında Sahabe Ordusu gibi karanlık gruplar eliyle operasyon başarıyla yürüyor.
Irak’ta, ABD tarafından “Sünni-Şii Çatışması” diye sunulan gelişmelere New York Times Gazetesi’nin yorumu şöyle: “Irak’taki ortam bütün bölge ülkelerinin içine çekileceği bir bölgesel savaşa neden olabilir”..Ayrıca, ABD kaynaklı analizler, “İran’ın Şiilerin; Suudi Arabistan, Ürdün, Kuveyt ve başkalarının da Sünnilerin yanında savaşa gireceğini” belirtiyor. Gerekçe hazır..Şiiler ile Sünniler bin küsur yıl önce de savaşmış. Hatta, Şii İran ile Sünni Irak 1980’lerde birbirlerine saldırmış…Irak sonrası oluşan yeni durumun Ortadoğu’da özellikle Körfez bölgesinde Arapları tehdit eden büyük bir Şii yayılmacılığı yarattığı bir gerçek. Kuzey Afrika’dan Körfez ülkelerine, oradan Pakistan, Hindistan, Endonezya ya kadar pek çok ülkede Şiilerde ciddi bir hareketlenme var. Doğal olarak, Şii nüfusun bulunduğu ülkelerde Şii-Sünni çatışmaları tahrik ediliyor. Ancak, Iraklılar artık mezhepsel bir çatışmayı körükleyen intihar eylemlerinin arkasında ABD’nin olduğuna inanıyor. İngiliz The Independent Gazetesi’nin Irak muhabiri Patrick Cocburn’a göre Iraklıların genel kanısı şu: “Şii ve Sünnileri birbirine düşürmek isteyen intihar eylemlerinin arkasında, Irak’ta bir iç savaş çıkarmak isteyen ABD var”..
İsrail Cumhurbaşkanı Shimon Peres’in, Pesah (Hamursuz) bayramında İsrail ordu radyosuna yaptığı açıklamada “Biz karışmadan da savaşıyorlar ve iyi ki de öyle” şeklindeki sözleri, İsrail’in küresel oyunun baş aktörlerinden biri olduğunu gösteriyor. Çünkü, ABD’deki bazı araştırma kuruluşlarının belirttiği gibi mezhep çatışmaları daha akıllıca ve maliyetsiz. Mezhep çatışmalarıyla, İslam dünyasının ayağa kalkması ve küresel bir güç haline gelmesi engellenebilir. Bu nedenle, bir taraftan Şii güçlendirilip popüler hale getirilirken, diğer taraftan Şii-Sünni çatışmasıyla bir kargaşa ortamı yaratılmaya çalışılıyor. Gelişmeler karşısında bölge ülkeleri, Ortadoğu’da oynanmaya çalışılan bu oyun karşısında tahrikleri soğukkanlılıkla değerlendirmeli ve kararlılık içinde birlikte karşı durmalıdır. Aksi halde, Ortadoğu’da kapanması hiç mümkün olmayan yaralar açılabilir. Bölgesel oyuncuların amacı sadece petrol kaynaklarını ele geçirmek değil, aynı zamanda silah ve ilaç sanayisinin önünü de açmaktır. O zaman, Ortadoğu’da, uygulamaya konulan bu gerilim stratejisini bozmak için vakit geç değil..O zaman, şimdi..